Hikaye

Kızıl Saçlı Kadın

Visits: 13

Sırtımda çantam Kadıköy İskelesi’nde son defa denizi izlemek için oturmuştum. Çantamda kirli elbiselerim, aklımda kirlenmiş, uygulanmamış hayallerim vardı. Yüzlerce geçen insana sırtımı verip sadece denizi seyrediyordum dalgın bir şekilde. Belli bir süre sonra omzumdan dürtüldüm. Dönüp baktığımda 40 yaşlarında, saçlarını kızıla boyamış bir kadın. Sanki saçlarını ucuz bir şarapla yıkamış gibiydi. Çiçekli, rengarenk bir elbiseyle yanımda dikilmiş çekingen bir tavırla oturabilir miyim diye sordu.
Elinde yarısını yediği bir dürüm, suratında yapmacık bir gülümseme vardı. Havanın sıcaklığı, denizin maviliği, pazarın kalabalığından söz ediyordu. On dakika sonra Orta Asyalı olduğunu fark ettim. Sonra birdenbire suratı asıldı, eğilip fısıldadı kulağıma titrek sesiyle, ” Sabah otobüste beni taciz eden adam beş saattir beni takip ediyor” dedi.
Çok korkmuştu, bana samimi davranıyordu, elini omzuma atıyordu, suratında sahte bir tebessüm vardı, meğerse tüm bu davranışları onu takip eden adam çekinsin, bizi arkadaş veya akraba zannedip gitsin diyeymiş. Polise niye gitmiyorsun diye tam soracaktım, kendisi titrek bir sesle “polise de gidemiyorum çünkü oturma iznim yok” dedi.
Kalkmadım yanından, saatlerce sohbet ettik. Filmlerde veya anlatılarda çok güçlü kadın tanımıştım ama ilk defa bizzat tanıştım hayatı film olacak bir kadınla. Genç yaşında dul kalmış, kocası trafik kazasında vefat etmiş, iki kızıyla bu dünyada yalnız kalmıştı. İki kızı benimle akran sayılırdı, ikisi de Rusya’da hukuk öğrencisiymiş. Kızlarını kendi köyünde zorla evlendirmemek, onları kimseye muhtaç etmemek için yıllardır Türkiye’de çalışmak zorundaymış. Yabancı olduğu için Türkiye’de zaten zor olan kadın yaşamının iki katı fazla zorluk çektiğini anlattı bana.
    Türkiye’de çocuk bakıcısı ya da yaşlı bakıcılığı yapıyormuş. Çalıştığı çoğu evde tacize uğramış, tacize uğramadığı evlerde ise hırsızlıkla suçlanmıştı. İzinli günlerinde yabancı uyruklu olduğu için sokakta, caddede, markette, mağazada hep cinsel bir tacize maruz kalmıştı. Bu yüzden izin günlerinde çok dışarı çıkmamıştı.

Ekranı kırık telefonunu çıkardı ve  çantasından bana kızlarını, gençlik fotoğraflarını, pikseli düşük kamerasıyla çektiği çiçekleri gösterdi. Her şeyden söz ediyordu, durmadan konuşuyordu. O kadar belliydi ki yalnızlığı. Kim bilir, kaç gün olmuştu biriyle sohbet etmeyeli ?  Her şeye kızları için katlanıyordu, kızlarının onurunu  kendi onurundan üstün tutmuştu. Kızları için dimdik duruşundan taviz vermeden gurbette göğüs geriyordu her onur kırıcı muameleye. Beyazlamış saçlarını gizlemek için kızıla boyamıştı.

Saate baktım, geç olmuştu. Otobüse yetişmek için kalktım, kolumdan tuttu beni, sarıldı bana. “kattakon rahmat” * dedi. Aklımda onca hayal kırıklığı ve derdin yanında bir de kızıl saçlı kadının hikâyesiyle çıktım yola.

*(Özbekçe teşekkür ederim demek.)

FIRAT KUTLU

Fehva-ı Cedid