Visits: 3
İstanbul, alışılagelmiş bir yaşam biçimi olmayan, her telden insanı bağrında barındıran yegâne şehir. Her türlü insana rastlayabileceğin kalabalığı ürküten, bir o kadar da hayranlık duyulacak güzel şehir. İhtişamı göz kamaştıran, yaşamı zor ama harikulâde koca şehir. Ve bu şehrin ücra köşelerinde küçük, mütevazı insanların bir araya toplandığı o orta halli semt.
Sıcak kalpli insanların, hayatın acımasız yanını mütevazı yüreklerinin derinlerinde yaşatan ve o minik semtte hayata tutunmaya çalışan küçük semtin koca yürekli sakinleri.
Ekmek almaya giderken bile sokağın bir köşesinde rastlanılan, sokağın kirleri o masum çocukluğunu kapatamamış. Kim bilir, soğuk kaldırımları ne diye yuva bellemiş o sokak çocukları ? Ve küçük semt olmasına rağmen ürküten kalabalığı, her semtin, alışılagelmiş kurulan pazar tezgâhları, hesap edip yapılan kârlı alışverişleri, meyvenin ve sebzenin en ucuzunu bulmaya çalışan o esnaf kadınları, pazarın curcunasına aldırış etmeden sokakta oyun oynamaya çalışan minikler, hayata tutunmak için göçenlerin şehri, zorluklarına aldırmadan koşulları ağır olsa da bir lokma helalinden ekmeğine sığınıp, her demini şükürle geçirip, boğazın fırtınası karşısında vuruşur gibi bir hayat mücadelesinin içine girenler…
Kimisi İstanbul’un sıcak yüzünü görerek bu şehrin ihtişamına sevdalı yaşar.
Ve istanbul gibi kimse sevemez. Herkese kucak açan şehir, bilirim seni. Senden kaçanı da göçeni de yine sığınacak bir yer bulamayıp tekrar bağrına sığınır. Sen, insanlara sevdalısın; insanlar da sana bu yüzden sevdalı işte.
Kim, yerini yurdunu yadırgarsa sende soluklanır. Kiminin mecburidir konaklaması belki ama sen tek çare olursun ya da tek çaresi sen olursun. Yüreklerinde sana karşı sevdalı insanlar…
Yorsan, yıpratsan, cefana aldırmadan kopamaz kimse bağrından.
İstanbul,
Biz sana sevdalıyız, sen de bize sevdalısın.
Senden öğrenebilseydik aynı rıza ile sevmeyi.
Senin gibi sevebilseydik yadırgamadan, dışlamadan her canlıyı.
Bağrındaki laleler misali misk kokusu saçardık.
Kim bilir, kaç sevdaya şahitlik ettin ve kaç aşığın hasret gözyaşlarına teselli oldu boğazın serin suları ?
Ne mücadeleler gördün, kaç koca yürekli insan tanıdın, kaç yitip giden hayat gördün ?
İşte sen, bu yüzden yegânesin; bu yüzden vazgeçilmez.
Ah İstanbul!
Kimimiz sana olan sevdasından, kimimiz ekmek davasından, kimimiz hayat kavgasından sığındık koca bağrına.
Senin gibi sevmeyi bilseydi insan.
Şöyle çıkarsız, ayrıştırmadan, yadırgamadan, taş tutmazdı kalpler. Senin kadar yücelirdi insan.
Bu soru sorulmalı.
İstanbul gibi sevebilen insan var mı ?
AYŞİN ÇOBAN