Hikaye İnci Parlak

Sessiz Veda

Visits: 10

Yıldız; henüz çocukluğunun tadını çıkaramadan gelinlik giydirilen, neler olduğunu anlamadan ev, aile, kayınvalide, eş sorumluluğu altına giren genç ve güzel bir kadındı. Evliliğinin onuncu yılında yıllardır farkında olduğu ama adını koyamadığı gerçekleri anlamaya başladı. Aklımın başına gelmesi için bunca yıl beklemek zorunda mıydım diyerek ara sıra kendine kızsa da evim, eşim, yuvam deyip kocasından sevgi dilenmekten çok yorulduğunu anlamıştı artık. Sonuçta sevgi; istemeden verilen, yaşatılan bir duyguydu. Yuvayı ayakta tutanın sadece kendisi olduğunu çabalamaktan vazgeçtiğinde, yuvada çatırtılar olmaya başlayınca anladı. Neden neden neden diye çok sordu kendine. Bazen kendini suçladı bazen de etrafındaki insanları ama sonuca ulaşamadı. Belki de annesinin zoruyla benimle evlendiği için sevemedi beni ve bu yüzden çocuk sahibi olmayı istemedi ve anneliği çok gördü bana diye düşündüğü zamanlar oldu. Neden dedi, neden bana her şeyi anlatmadı ? Ama bunun da cevabı yoktu. Belki de konuşmak yerine karısını sevgisiz, ilgisiz, muhabbetsiz yıllara mahkum ederek ona psikolojik şiddet uygulamak daha kolay gelmişti. Yıldız, kocasıyla konuşmayı denedi ama her defasında sonuç aynıydı. Karşısında dinlemeyen, dinlese de anlamayan bir duvar vardı.
Günler, haftalar boyunca ne yapabileceğini düşünen Yıldız, bir mektup yazmaya karar verdi. Çayını demledi, kâğıt ve kalemini aldı, her gün uzun uzun dertleştiği çiçeğinin yanına oturdu. Önce kafasında bütün cümlelerini toparladı ve yazmaya başladı.

“Neden demeyi bıraktığım gün değişti her şey. Vazgeçtim tek başına çırpınmaktan, olmayacak bir hayalin umudundan.
Sevildiğimi sanmanın benim tercihim olduğunu; doğrularının yalanlarına  karıştığını, gülüşünü benden esirgediğini, herkese bülbül olurken bana lâl olduğunu gördüğüm gün anladım.
Affetmek hakkımsa affediyorum seni. Çünkü senin için öfkemin ömrümü tüketmesinden yoruldum. Çoktan veda edip selâsını okuttuğun gönlümde yerin yok artık. Anladım senli yalnızlığın gereksizliğini ve zorla, ite kaka hiçbir şeyin olmayacağını. Sen, artık gönül evimin dışında bir yerde kendi kulübendesin. Bense mahzenimde bir daha seninle paylaşmayacağım hazinelerimle ömür sermayemi tüketiyorum. Kapının altından sızan ışık hüzmeleri kamaştırmasın gözünü. Artık sadece ben olmayı öğrendim. Sensiz ben olmayı. Ömrüm ömrüne yük, sesim kulağına dert değil artık. Varlığımla ettiğim zulüm de mahkum ettiğin yalnızlığımın kefareti olsun. Bundan sonraki hayatında ben yokum ve senin hayatımda var olmanı da istemiyorum. Becerebilirsen birlikte geçen yılların hatırına arkadaş olarak arada sırada bir kahve içer, iki kelimelik muhabbet ederiz. Yolumun yolundan, gönlümün sevdandan uzakta daha iyi olacağına inanıyorum.”

Yapacak bir şey kalmadığında en doğrusu, veda etmektir. Kendisine saygısı olan insan, sevilmediği yerlere saygıyla veda edip uzaklaşacak kadar asil olmalıdır.
Yıldız da kendine yakışanı yaparak, saygısını kaybetmeden, konuşarak anlatamadığını yazarak anlatıp sessizce veda etmeyi tercih etti.

İNCİ PARLAK

Fehva-ı Cedid