Visits: 3
Gün doğarken, Gazze’nin semalarında yankılanan patlamalarla uyanıyoruz. Her yeni gün, beraberinde yeni bir acıyı, yeni bir kaybı getiriyor. Refah’ta yükselen dumanlar, umutların ve hayallerin kül olduğunu anlatıyor bizlere. Bir zamanlar çocukların kahkahalarının yankılandığı sokaklarda şimdi sessizlik ve korku hüküm sürüyor. Gözlerimizi kapattığımızda, kulaklarımızda çocukların çığlıkları ve annelerin feryatları yankılanıyor. Çadırlar, savaşın acımasız yüzünü taşıyan evlerimiz idi. Şimdi onlar da alevler içinde kayboluyor. Oysa biz, barışı ararken bulduğumuz her köşede yaşamaya çalışıyorduk. Ateş sadece evlerimizi değil, geleceğe dair umutlarımızı da yutuyor. Çocuklarımızın gülüşleri, annelerimizin duaları ve babalarımızın koruyucu elleri alevler içinde yok oluyor. Her yangında bir başka ailenin yuvası, bir başka insanın dünyası yerle bir oluyor. Bir anne, yavrusunu kollarında son kez tutarken gözlerinden akan yaşlar, yüreğimizde tarifsiz bir yara açıyor. Babalar, çocuklarının güvende olması için gözlerini kırpmadan kendilerini feda ediyor. Kardeşler, birbirlerine sarılarak korkuyu yenmeye çalışıyor. Ama her bomba, her patlama bu çaresizlik ve korkunun daha da derinleşmesine neden oluyor. Bir annenin, çocuğunun cansız bedeniyle vedalaşmak zorunda kalışını görmek, bir babanın, ailesini koruyamamanın çaresizliğiyle yüzleşmesini izlemek, bir kardeşin, sevdiklerinin acısını dindirememenin ağırlığını taşımak… Bu anlar, bu görüntüler, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar derin izler bırakıyor. Bir annenin gözyaşları, yüreğimizi dağlayan bir ağıt gibi. Çocuğunun cansız bedenini kollarında tutarken döktüğü gözyaşları, bu savaşın acımasızlığını gözler önüne seriyor. Her bir damla yaş, bir annenin yüreğinden kopan bir feryat, bir yakarış. Anneler, çocuklarını toprağa verirken, yüreklerinde tarifsiz bir acı taşıyorlar. Bir babanın, ailesini koruyamamanın verdiği çaresizlikle gözleri doluyor. Her patlama, her bomba sesi, yüreklerde yeni yaralar açıyor. Çocuklarımız, daha hayatlarının baharındayken, savaşın acımasız yüzüyle tanışıyorlar. Oyun oynayacakları, okula gidecekleri yaşta, patlamaların ortasında kalıyorlar. Küçük bedenleri, büyük acıları taşıyor. Her bir çocuk, gözlerindeki korkuyla, yüreklerimize işleyen bir ağıt gibi. Okul çantalarını, oyuncaklarını geride bırakıp, hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Çocukluklarını yaşayamadan, savaşın acı gerçekleriyle yüzleşiyorlar. Bu topraklarda çocuk olmak, korkunun gölgesinde büyümek demek. Her patlamada, her saldırıda, yıkılan sadece evlerimiz değil, umutlarımız ve hayallerimiz de yıkılıyor. Bir baba, ailesinin gözü önünde yıkılan evinin enkazından, yaşamaya devam edebilmek için son bir umut arıyor. Bir anne, yavrusunun cansız bedenine sarılıp, onun kokusunu son bir kez içine çekiyor. Her bir kayıp, yüreğimizde derin izler bırakıyor. Bu acılar, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar derin ve yıkıcı.Ancak, Gazze ve Refah halkı bu acılara rağmen dimdik ayakta duruyor. Umut, en karanlık gecede bile bir yıldız gibi parlayabilir. Biz, savaşın ve ateşin yıktığı her şeyin ardında, barışın ve kardeşliğin yeniden yeşereceğine inanıyoruz. Bu acılar, bu yangınlar bir gün dinecek ve çocuklarımız, özgürlüğün ve barışın güneşi altında yeniden gülecek. Bu inanç, bizleri ayakta tutan tek şey.Bu topraklar sadece kan ve gözyaşı ile anılmamalı. Gazze’nin, Refah’ın ve tüm Filistin’in direnişi, insanlık tarihinin en onurlu mücadelelerinden biridir. Her kaybedilen can, özgürlüğe atılan bir adım, her şehit düşen insan, barışa yapılan bir duadır. Bizler, bu duaların gerçekleşeceği güne kadar direnmeye devam edeceğiz. Çünkü Gazze, Refah ve Filistin, yalnızca toprak değil, aynı zamanda bir direniş ve umut simgesidir. Gece karanlık ve soğuk olabilir, ama bizler biliyoruz ki en karanlık gecenin ardından bile güneş doğar. Filistin halkı olarak, özgürlüğün ve barışın güneşinin doğacağı günü bekliyoruz. Bu umutla, bu inançla direnmeye devam edeceğiz. Bir gün, çocuklarımızın gülüşleri yeniden yankılanacak sokaklarda, annelerimizin duaları barış ve huzur için olacak, babalarımızın koruyucu elleri yeniden güçlü ve güvenli olacak. O gün geldiğinde, acılarımızın geride kaldığını, umutlarımızın yeşerdiğini göreceğiz. Gazze, Refah ve tüm Filistin, direnişin, umudun ve özgürlüğün simgesi olarak var olmaya devam edecek. Çünkü bizler, her şehidin ardından yeniden doğan bir umutla, her kaybın ardından daha da güçlenen bir inançla yaşıyoruz. Ve bu inanç, bizleri asla yolumuzdan alıkoyamayacak. Gazze’nin direnişi, Refah’ın cesareti, Filistin’in umudu, her birimizin yüreğinde yaşıyor ve yaşamaya devam edecek.Her şehit düşen çocuk, annesinin kucağında uyuyan bir melek gibiydi. Onların hayalleri, geleceğe dair umutları vardı. Ama savaş, bu hayalleri acımasızca bizden koparıyor. Her anne, evladının gözlerindeki ışığı sönerken, her baba, ailesini koruyamamanın acısıyla yanıyor. Bu acılar, bu gözyaşları tarifsiz. Ama biz biliyoruz ki, bir gün barış gelecek. Bir gün, çocuklarımızın kahkahaları yeniden yankılanacak bu topraklarda. Ve o gün, tüm acılarımız son bulacak.Refah’ın alevler içinde kalan çadırları, Gazze’nin yıkılan evleri, Filistin’in şehitleri… Hepsi, bir direnişin, bir mücadelenin simgesi. Bu topraklar, acının ve gözyaşının ötesinde, umudun ve direnişin de simgesi. Ve bizler, bu umudu ve direnişi asla kaybetmeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, en karanlık gecenin ardından bile güneş doğar. Ve o güneş, bir gün mutlaka Gazze’nin, Refah’ın ve tüm Filistin’in üzerinde parlayacak.
SEDAT CULFA