Visits: 3
Yollar uzayıp gidiyordu önümde, her adımda biraz daha uzaklaşıyordum sevdadan. Aşılması zor mesafeler, kalbimin yükü gibi ağır geliyordu bana. Yollar bitmek bilmiyordu, tıpkı içimdeki derin acı gibi. Her geçen an, kalbime bir hançer daha saplanıyordu sanki. Gözlerim ufukta, her bir adımda ayrılığın izlerini taşıyan manzaralara dalıyordu. Bir zamanlar beraber yürüdüğümüz bu yollar, şimdi yalnızlığımın tanığıydı. Her nefeste acıyı soluyordum. Ayrılık, içime işleyen bir soğukluktu. Yüreğimin derinliklerinde yankılanan bir çığlık, sessizliğin ortasında kayboluyordu. Yürüdükçe, zamanın ve mekânın ötesine geçiyordum. Her şey bulanıklaşıyor, geride bırakmak istediğim hatıralar bile beni terk etmiyordu. Hüzün, ruhuma saplanan bir ok gibiydi, çıkartmaya çalıştıkça daha derine batıyordu. Bu kasvetli yolculukta, içimdeki inanç bana eşlik ediyordu. Her adımda içimde bir ışık arıyordum, bir umut kırıntısı. Dua ediyordum sessizce, içimdeki bu boşluğu doldurabilecek bir huzur arayışıyla. İnancım, bana yol gösteren bir yıldız gibiydi, ama o da bazen bulutların ardına saklanıyordu. Her ferahlatıcı nefeste, içimde bir nebze de olsa huzur bulmaya çalışıyordum. Fakat kalbimin derinliklerindeki o karanlık, her seferinde daha güçlü bir şekilde geri geliyordu. İhanet, bu yolculuğun en acımasız gerçekliğiydi. Güvenle attığım her adımda, zemin kayıyor ve ben boşluğa düşüyordum. Bir zamanlar en yakın bildiklerim, şimdi en uzağımdaydılar. Kalleşçe terk edilişler, arkamda bıraktığım güven kırıntılarını bile çalıyordu. Her adım, bana bu ihanetin bir hatırlatıcısıydı. Geriye dönüp baktığımda, sadece kırık dökük hayaller ve yarım kalmış cümleler görüyordum. İlerledikçe, her adımda biraz daha kayboluyordum kendimde. Ruhumun derinliklerindeki o boşluk, her geçen gün biraz daha büyüyordu. Hüzünle örülü bir dünyada, inancın ince ışığında yolumu bulmaya çalışıyordum. Ama ihanet, her seferinde karşıma çıkıyor, umutlarımı yerle bir ediyordu. Bu yolculukta, ayrılığın ve hüznün iç içe geçtiği bir dünyada, kendi içimde kayboluyordum. İlerledikçe, yollar uzayıp gidiyordu. Her adımda biraz daha derine iniyordum kendi içimde. İnancım, bana yol göstermeye çalışsa da, karanlık çoğu zaman galip geliyordu. Yüreğimde taşıdığım acı, ruhumun derinliklerine işliyor, her adımda biraz daha ağırlaşıyordu. İhanetlerin izlerini taşıyan bu yolculuk, bana sadece kaybolmuş umutlar ve kırık dökük hatıralar bırakıyordu. Ve ben, her adımda biraz daha uzaklaşıyordum kendimden, biraz daha kayboluyordum bu sonsuz yalnızlıkta. Ancak bu yalnızlık, deprem günüyle birlikte aniden sona erdi. Şehrin altını üstüne getiren o büyük sarsıntı, sadece binaları değil, kalbimdeki duvarları da yıkmıştı. Artık kaçacak bir yer kalmamıştı; duygularımın enkazı altında kalmıştım. O gün, her şey değişti. Gün ağarırken, yerin derinliklerinden gelen o uğultu, şehri bir anda alt üst etti. Depremin yarattığı yıkım, kayıpların verdiği acı ve çaresizlik, ruhumun en derin noktalarına kadar işlemişti. İnsanların çığlıkları, yardım çağrıları ve umutsuz bakışları arasında dolaşırken, kendi acımı unutur gibi oluyordum. Herkes bir kaybın, bir acının peşindeydi. Ben de o kalabalığın içinde kaybolmuş bir ruh olarak, başkalarına yardım etmeye çalışıyordum. Enkaz altında kalanları kurtarmak için seferber olmuştuk. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu, ama yıkıntılar o kadar büyüktü ki çoğu zaman elimiz kolumuz bağlı kalıyordu. Bir yanda hayatını kaybedenlerin cesetleri, diğer yanda yaralılar. Her biri, yüreğimde derin izler bırakıyordu. Enkazdan çıkardığımız yaralılar arasında gençler, yaşlılar ve hatta bebekler vardı. Her birinin yüzünde aynı dehşet, aynı korku vardı. Her kurtuluş, küçük bir umut ışığıydı; her kayıp, kalbimizde yeni bir yara açıyordu. Deprem, sadece fiziksel yıkıma neden olmamıştı. İnsanların ruhlarında da derin yaralar açmıştı. Evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde çaresizce dolaşıyorlardı. Yiyecek, içecek ve kıyafet bulmak bile büyük bir mücadele haline gelmişti. Gönüllülerin ve yardım kuruluşlarının getirdiği yardımlarla hayatta kalmaya çalışıyorduk. Her öğün, her yudum su, yeni bir umut ışığı gibiydi. Bir gün, enkazdan çıkarılan bir çocukla karşılaştım. Küçük kızın yüzündeki ifadeyi hiçbir zaman unutamayacağım. Gözlerinde hem korku hem de umut vardı. Onu kollarıma aldığımda, sanki dünyadaki tüm acılar bir anlığına kaybolmuş gibiydi. Bu küçük kız, bana yeniden yaşama dair bir şeyler hatırlatmıştı. Onun gülümsemesi, bana kaybettiğim umutları geri getirmişti. Depremden sonra günlerce uyuyamadım. Gözlerimin önünde sürekli o yıkıntılar, enkaz altındaki insanlar ve onların acı dolu çığlıkları vardı. Uykusuz geçen gecelerde, kendi içimde depremler yaşıyor, geçmişin hayaletleriyle yüzleşiyordum. Ancak, bu süreçte öğrendiğim en önemli şey, insan ruhunun ne kadar güçlü olduğuydu. Her şeye rağmen hayatta kalma çabası, dayanışma ve sevgi, en karanlık anlarda bile bir ışık olabiliyordu. Bu süreçte, birçok insanla tanıştım. Her biri, acılarla yoğrulmuş hayat hikayelerini paylaşıyordu. Onların acıları, benim acımla birleşiyor, büyük bir hüzün denizinde kayboluyorduk. Her biriyle paylaştığım anılar, beni biraz daha güçlendiriyor, yeniden hayata bağlanmamı sağlıyordu. Depremden sonra şehir yeniden inşa edilmeye başlandı. İnsanlar, kaybettiklerinin yasını tutarken, bir yandan da yeniden hayata tutunmaya çalışıyordu. Ben de o süreçte, yıkılmış olan ruhumu yeniden inşa etmeye çalışıyordum. İnsanlara yardım etmek, onların acılarını paylaşmak, bana bir nebze de olsa huzur veriyordu. Her yeni gün, bir umut ışığı gibiydi. Bu yolculuk, acılarla ve kayıplarla dolu olsa da, aynı zamanda insan ruhunun gücünü ve inancını yeniden keşfetmemi sağladı. Yollar uzayıp gidiyordu önümde, her adımda biraz daha güçleniyordum. Artık sadece kendi acımı değil, başkalarının da acılarını paylaşıyordum. Ve bu, bana yeniden yaşama sevinci veriyordu. Hayat, bir yolculuk. Bu yolculukta, acılar ve sevinçler iç içe geçer. Her adım, bize bir şeyler öğretir. Depremde yaşanan o büyük yıkım, bana hayata dair çok şey öğretti. Şimdi, o yolları yalnız yürümüyorum. Yanımda, o küçük kızın umut dolu gözleri ve insanların yüreğindeki inanç var. Ve ben, her adımda biraz daha ilerliyorum, biraz daha güçleniyorum. Bu yolculuk, bitmeyen bir hikaye. Her adım, yeni bir başlangıç, yeni bir umut…
SEDAT CULFA