Felsefe

Şüpheye Yer Yok !

Visits: 16

Tarih boyunca ve yahut insan yaradılışından bu yana insanın en çok merak ettiği, yaradılışa gelme durumu ve yaratıcının varlığı konusudur. İnsanda ki merak duygusu onu olabilecek bütün şeyler ( doğada bulunan veya bulunmayan) hakkında düşünmeye iter. Bu nedenle varlık felsefesi, felsefe tarihinin en önemli, en çok tartışılan, üzerine en çok düşünülen ve de en çok sorgulanan konusu olmuştur. Peki varlık felsefesi nedir ? Varlık felsefesi (ontoloji) varlığı, var olanları bütün olarak ele alıp inceleyen bir bilimdir dalıdır. Bu alanda en büyük sorulardan bir tanesi tanrının var olup olmadığı sorusudur. Bu soruya çeşitli filozoflar tarafından farklı yanıtlar verildi. Öyle ki bu durumu aşırılığa kaçıran septikler ve sofistler (şüpheciler) hiçbir şekilde mutlak bir bilgiye ulaşılamayacağını iddia ediyorlardı. Bu iki oluşumun temelinde yatan şüpheyi kendilerine amaç edinmekti.

Cogito ergo sum
Tanrının varlığına dair bilgiye nasıl ulaşırız ? René Descartes bu soruya “cogito ergo sum” diye cevap vererek belkide klasik dönem felsefe anlayışını sonlandırmıştır. Descartes bunu belirli bir sistem, bir akıl yürütme yöntemi ile başarmıştır. Septiklerin ve Sofistlerin bir amaç olarak kullandığı şüpheyi bir araca dönüştürmüştür. Ona göre çevremizde gördüğümüz veya görmediğimiz her şeyden (doğadan, cisimlerden, kendimizden, tanrıdan vs.) şüphe duyabiliriz. Her şey ama her şey bir yanılsamadan ibaret olabilir. Hatta ve hatta şüphe ettiğimiz şeylerden ziyade şüphe ettiğimizden de şüphe etmeliyiz. Fakat bunu yaparken ortaya bir sorun çıkmakta. Yani şüphe ettiğimizden şüphe duyarsak bu kendini tekrarlamış olur. İşin özünde, bu noktada mutlak bir şüpheye ulaşmış oluyoruz. Yani şüphe ettiğimizden şüphe edemeyiz. Bu durumda şüphenin varlığı ve gerçekliği söz konusu. Peki şüphe etmek için gerekli koşullar nelerdir?

Şüphe etmek için düşünebilen, sorgulayabilen bir varlığa ihtiyaç vardır. Bende düşünen bir varlığım, şüphe duyuyor ve yahut sorguluyorum o halde ben varım. Düşünüyorum o halde varım !( cogito ergo sum ). Ben var isem gördüğüm, duyduğum, hissettiğim ve tattığım her şeyde muhakkak vardır. Doğada olan nesneler, hissettiklerim vb. her şeyin varlığına ulaşmış oluyoruz. Bu doğanın ve benim varlığım mutlak ise bir yaratıcının varlığı konusunda da şüphe duyulmaz bir gerçekliğe ulaşabiliriz. Çünkü biz veya doğa kendi kendi var olabilen bir kabiliyete sahip değiliz. Bizi var eden bir yaratıcının gerekliliği inkar edilemez bir gerçekliktir. Yani tanrının varlığı konusunda şüpheye yer yoktur.

Descartes yaptığı bu akıl yürütme ve sistemle modern felsefeye bir geçişi sağlamış ve kuşkuculuk teorisini bir araca dönüştürmüştür. Ve düşünce yolu ile hem kendi varlığını hemde tanrının varlığını ispatladığını düşünmüştür.

“Düşünmek sizi mercimekten ayırır. DÜŞÜNÜN!”

RESUL ERKOL

Fehva-ı Cedid