Deneme İbrahim Bozkurt

Yasak Aşk

Visits: 6

Her şeyi unutmuştu, içinde sadece tükenmez bir bekleyiş vardı. Peki neydi böylesine beklediği ? İnsan kendi felaketine koşar mıydı ? Asla onun olmayacak biri için çabalıyordu. Bir kendinden vazgeçiş hikâyesiydi bu. Kendi benliğinden, gururundan vazgeçiyordu en çok da kendinden. Hem de sevgisinden haberi bile olmayan biri için. Peki neden haberdar etmiyordu sevdiğini ? Bir erkek sevilmekten başka ne isterdi ki ? Kalbinin attığı yeri çiçek bahçesine çevirmeye çalışıyordu. Uçurumun kenarında olduğundan habersiz bir şekilde. Bir adım daha gitse çok sevdiği adamı da atmış olacaktı o uçurumdan. Küçük kalbi dayanmıyordu onsuz yaşamaya. Fakat biliyordu onunla da bir hayatı olmayacağını. Babası tarafından sevilmeyen, başı okşanmayan bir kızdı o. Belki de bu yüzden bu kadar çok seviyordu o adamı. Bir baba şefkati görmüştü gözlerinde. Babası tarafından sevilmeyen kızların sonu hep böyledir zaten.

Kendi içinde özenle büyüttüğü sevgiyi hiç hak etmeyen bir adama verdi. Kaç kez inandın ona, kaç kez hayal kırıklığına uğrattı seni, kaç gece sabaha kadar bekledin onu, haberi bile olmadan kaç kez affettin onu ? Aldı kalemi eline, bir bir bunları kağıtlara döktü. Yazdı, anlattı. Fakat yetmiyordu. İçindeki sevgi seli öyle birkaç cümleyle dökülecek türden değildi. Biliyordu, ne yapsa o adam onu sevmeyecekti. Sevmeyi bilmeyen bir adama çok güzel seven bir kadın bahşedilmişti. Gözleri hep onu arıyordu. Çok güzel bir manzaraya karşı otururken bile onu görüyordu. Nasıl oluyor da insanı deli gibi mutlu eden şey aynı zamanda yıkımının da nedeni olabiliyordu? Gittiği her şehirde seviyordu oysa adam hiçbir şehirde sevmeyecekti onu. Sen nerede olursan ol, kalbin istediği yerde kalır. Hayata anlamlar yükleyip sevdayı kalıplara koysan da nafile. O seni de alıp kendi anlamını bulur.

Aşk, sevdanın götürdüğü renktedir. Ve sevda, gönül verdiğin adamda. Bazı kadınların kaderine yazılmıştır imkânsız aşklar. İmkânsız olduğunu bildiği hâlde ömrünü o aşkın yoluna feda edecekti. Uslanmaz bir inadı vardı. Oysa kim kendini sonuçsuz bir beklemeye mahkûm edebilir ömür boyu ? Bir insan neden kendine böyle bir kötülüğü yapar ?

Her seven mutlu olmuyor, her sevilenin olmadığı gibi. Her düşlediğini yapamıyor insan, her düş çiçek açmıyor. Özenle besleyip büyüttüğü çiçekleri çok sevdiği adam tarafından soldurulacaktı. Düşlerinde, gülüşlerinde yaşatıyordu onu. Gönlüne söz geçiremiyordu, arsız bir sevgiydi onunki. Sevmek onun kendine yaptığı en büyük kötülüktü. Çünkü sevmek onun intiharıydı. Yılgın bir o kadar da yıkık bir umutla yürüyordu bu yolda.

Kazanamadı evet. Kazanamadığı gibi kendini de kaybetti. Her geçen gün biraz daha karanlığa gömüyor kendini. Unutmak istiyordu. İnsanlar unutkandır neticede. Ne kadar seversen sev her sevda unutuluyordu zamanla. Sesini, yüzünü… nasıl göründüğünü unutacaktı belki. Peki kalp ağrısını, hayal kırıklıklarını, sevilmeyişini nasıl unutacaktı ? Ya hisler ? İnsan, birinin birine bıraktığı hissi de unutabilir miydi zamanla ? Her şeye ilaç olan zaman buna da çare olacak mıydı ?

İBRAHİM BOZKURT

Fehva-ı Cedid