Visits: 4
Evimin girişindeki dört basamaklı merdiveninde dizlerini göbeğine doğru çekerek oturmuş, işten çıkışımın yolunu gözlüyordu; üzerinde siyah bir tayt, uzunca bir tişört ve gri sırt çantası vardı. Etrafında kediler toplanmış onun beni bekleyişini seyrediyorlardı. Son davranışlarından sonra onu artık görmeye hiç niyetim yoktu lakin ‘’seni görmeliyim’’ diye ısrar edince içimdeki merhametli insana engel olamayıp kıramadım. Eskiden benim arayıp açmadığı telefonları zamanın hikmetine bırakıp bu seferde ben onun aramalarını açmaz oldum. Adı üstünde boşuna dememişler ‘’devran döner’’ diye.
-‘’Çok bekletmedim umarım’’ dedim.
-‘’Yok, ama fazla zamanım kalmadı. Yukarı çıkıp evde konuşalım’’ dedi. Sesi çatlamış, kelimeler boğazına takılırmışçasına.
Açtım kapıyı girdik apartmana. Ben göz göze gelmemek için faturalara göz atar gibi aranmaya başladım. Önümü kesip birden karşıma dikildi, kaçışım yoktu direnmedim. Duygularımı dizginleyip soğuk bir sesle:
-‘’Geç oldu git istersen’’ dedim.
-‘’Hayır, seninle konuşmam lazım. Ya da ne bileyim seni işte uzun lafın kısası seni özledim işte’’
-‘’Artık seninle olmaz, diye reddettim nazikçe onu. Bendeki seni artık kendi düşlerimde yaşatmak gibi bir şey, varlığın olmasa da olur gerçi zaten hiç olmadın ki. Ama sana şiirlerimi verebilirim. Artık sende yaşasınlar ama tek bir şartla artık seni görmek istemiyorum.’’
-‘’Hayır olmaz, ben o şiirleri yazan, bana dokunan ellerini istiyorum’’ dedi.
Tuttum sol bileğimden kestim elimi ‘’Al git o zaman’’ dedim.
Kanlı elimle birlikte sessizce çıktı gitti. Uzun uzadıya baktım arkasından. Bir türkü tutturdum ardından hoyratça. Tek elimle sonsuza dek uğurladım onu yaşam hikâyemden.
MUSTAFA TURAY