Visits: 9
Az kaldı, bak ufaktan ufağa okşuyor rüzgar tenini.
Sarmıyor belki artık yorgan-döşek eskisi gibi sevgiyle bedenini…
Çok açık; dileme vaktidir artık sadece her şeyin iyisini, güzelini.
Ben ben diye, olsun olmasın diye diretmeyi; muammalara bilgeliği bırak !
Gözlerin uzakta, haybeye saydığın günleri unut !
Aşk sessizliğin böylesine bürünmez.
O, sandıklarını da yine kalbinin en derinliklerinde uyut !
Bu sıcağı, buharı, bilhassa da bu hârı…
Duymazdan, bilmezden gel artık !
İçine sindiremediklerini içinden gelenler için, için için gözyaşlarınla avut !
Sabret, merakta kalma, bu sıcaklar da geçecek.
Önce bu hârın rüzgarları dinecek.
Bu hasret dolu kasvetli günler,
Nice keşkelediğin; her an içinde büyüyen o koca dünler, çelikten bilip bükülmez dediklerin de birer birer eriyecek.
Akacak peşi sıra, bir türlü akmak bilmez o yağmurun sularında, iğrenerek baktığın ne varsa; onlar da sürüklenip orada gidecek.
Az kaldı !
Yakınında azgınlığın esiri, her ettiğinde nefsinin tesiri, olanından az kaldı !
Az kaldı !
Azar azar verilen ne varsa umuduna, öylesine bir devrin azlığından az kaldı.
KENAN TABAN