Visits: 37
Hanife Şişman
TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİ (1923-1939)
ÖZET
Bu makalenin amacı ,1923-1939 arası dönemde Türkiye ile Sovyetler birliği arasında meydana gelen ilişkileri incelemektir. İki devlet arasında zaman zaman yaşanacak olan krizlerin temel sebeplerini tarihin geçmiş dönemlerine uzandığını görmek mümkündür.1923-1939 yıllarını kapsayan 16 yıllık süreçte, Türk-Sovyet ilişkilerinde bazı handikaplar görülmektedir. Her ne kadar iki devlet bu engelleri aşmaya çalışmış olsa da uzun süre devam edecek olan dostluğun önünde kalıcı bir engel teşkil etmekteydi. Yaşanan bu krizlerin başat öncüsü Sovyetler birliğinin Türkiye’ye karşı izlemiş olduğu politikalardan kaynaklanmaktadır. Millî mücadele döneminde komünizmi Türkiye’ye yaymak isteyen Sovyetler, hâkim kılmak istedikleri emellerine ulaşamayınca Türkiye’nin Avrupalı devletlerle olan yakınlaşmasını engellemiş ve dolayısıyla Sovyetler birliği her fırsatta Türkiye ile ilgili taleplerini dile getirmiştir. Buna rağmen Türkiye, ikili ilişkilerinde Türk-Sovyet dostluğunu dış politikasının temel taşı olarak görmüştür.
Anahtar Kelimeler Sovyetler Birliği,Türkiye,Diplomatik İlişkiler
1923-1925 YILLARINDA TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİ
1.Avrupadaki Gelişmelerin İkili İlişkilere Etkisi
“LozanBarış Antlaşmasının imzalanmasının ardından Türkiye bu antlaşmanın ortaya çıkardığı belirsizliklerle uzun zaman uğraşmak durumunda kalmıstır.Lozan antlaşmasından sonra Türkiye’nin başlıca çözmesi gereken sorun Musul Sorunu olmuştur.Musul‛un İngiltere’den iadesini isteyen Türkiye isteklerinin gerçekleşmediğini görünce neredeyse İngiltere’yle savaşın eşiğine gelecekti. Ayrıca bu dönemde Türkiye Batılı devletler tarafından yalnız kalınca yeniden büyük bir devletin desteğine ihtiyaç duymuştur”[1].”O sıralarda Türkiye ile dostane ilişkilerini devam ettiren tek ülke Sovyetler Birliğiydi. Fakat Sovyetler Musul meselesinde Türkiye’ye yardım etmeyeceklerini bildirmişlerdir. Böylece İngiltere karşında Türkiye Rusların da desteğini alamamıştır”[2]“16 Nisan 1922‛de Sovyet Rusya Almanya ile Cenova’da Rapollo Antlaşmasını imzalayarak, Alman-Sovyet yakınlaşmasını sağlamıştır. Böylece Rusya hem kapitalist cepheyi bölerek geçici de olsa kendisini Batılılara devlet olarak kabul ettirmiş hem de Avrupalı devletlerin yenik ülkelerinin Sovyet Rusya zararına kalkındırma politikası da başarısızlığa uğratılmıştır. ”Sovyet Rusya 1917-1939 tarihleri arasında göreli güçsüzlük yaşamaktaydı. İdeolojik amaçları ile gerçek güçleri arasında derin bir uçurum bulunan Sovyetler, diğer devletlerle ittifak kurarak var olma mücadelesini sürdürmeye çalışmaktaydı. Sosyalizmin Avrupa’da hızlı bir şekilde yayılmasıyla Batılı devletler tarafından tanınması kolaylaşmıştı.”[3]”1923 Aralık ayında yapılan seçimler sonunda İngiltere’de, İşçi partisi başkanı Ramsey Mac Donald tarafından hükümetin kurulmasının ardından, Şubat 1924 yılında, İngiltere resmen Sovyet Birliğini tanımıştır “[4].”Avrupa’da komünist hareketin olumsuz sonuçlanmasıyla ,16 Ekim 1925’te ,Fransa ve Almanya arasında Lokarno antlaşması ile Alman-Sovyet ittifakı sarsılmıştır. Almanya her ne kadar Sovyetler üzerine gidilecek herhangi bir harekata katılmayacağını belirtmiş olsa da bu durum Sovyet yetkililerinin güvenlikleri ile ilgili endişeleri ortadan kaldırmamıştır”[5].
2.Hükümetler Arası Resmi İlişkiler
“Türkiye, Lozan’da kendini bütün dünyaya kabul ettirdikten sonra iç politikalara yönelmiştir.Benzer şekilde Sovyet Rusyada kendi devrimini geliştirmeye yönelmiştir”[6].” 16 Ekim 1925te İngiltere,Fransa,İtalya,Belçika ve Almanya‛nın yapmış olduğu Locarno Antlaşmasını ,Sovyetler Birliği,kendisini çevreleme olarak görmüş ve buna karşı bütün ülkelere karşı “saldırmazlık ve tarafsızlık politikası” güdeceğini açıklamıştır”[7].”17 Aralık 1925te ilk “Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması” imzalanmıştır.”Suat Bilge,Mountreux Boğazlar Konferansına kadar olan süreçte Türk-Sovyet ilişkilerinin görece dengeli olduğunu ,her iki ülkenin de sınırlarını iyi hesap ettiğini ve buna göre davrandığını belirtmektedir”[8].”Özellikle bu dönemde diplomatik ve ticari ilişkiler giderek artmıştır.Yine bu dönemin ilişkilerinde birtakım pürüzler ortaya çıkmıştır.Bu pürüzler ise,Türkiye‛de komünistlere karşı girişilen hareketler ve Sovyetler Birliğinde Türk Müslümanlara yönelik izlenen politikalardır.Bu politikalar karşılıklı olarak iyi karşılanmamıştır.”1936 yılına gelindiğinde Türkiye ,imzacı devletlere nota göndererek ,dünya koşullarının değiştiğini,Lozan Boğazlar Sözleşmesindeki Boğazların güvenliği ile ilgili maddelerin gözden geçirilmesini ,”silahtan arındırılmanın “kaldırılmasını önerir”[9].Öneriye sadece İtalya olumsuz cevap vermiştir.”22 Temmuz 1936‛da Montrö‛da toplanan konferans sonucunda, 20 Temmuz 1936‛da Montro sözleşmesi imzalanmıştır”.Bu konferans sürecinde Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında sıkıntılar yaşanmıştır.Sovyetler Birliği bir taraftan kendi güvenliğini sağlarken bir taraftan da Akdenizde etkin bir güç olmak istiyordu.Bundan dolayı boğazların Karadeniz devletlerinin savaş gemilerine hiçbir sınırlama olmadan açık olmasını ve diğer devletlerin savaş gemilerine tamamen kapalı olmasını istemiştir.Sovyetler bu politikaları hayata geçirmeye çalışırken Türkiye ise savaş gemilerine yönelik sınırlamaların Karadenizin güvenliği açısından daha iyi olacağını belirtmiştir.”Türkiyenin İngiltere ile diplomatik ve ticari ilişkilerini geliştirme isteği Sovyetler Birliği tarafından hoş karşılanmamıştır.”İlişkilerin geneline baktığımızda ,Sovyetlerin agresif tutum geliştirdiği görülmektedir”[10].”Bunun esas sebebi ise ⁚”İngiltere‛nin Almanya‛ya yönelik tavizkar tutumunun ardında ,Almanya‛yı Sovyetlere saldırtma planları olduğundan kuşkulanmasıdır”[11]“ Türkiye‛nin İtalya tehlikesine karşı İngiltere ile işbirliğini geliştirme çabası bundan dolayı olumsuz karşılanmıştır.
3.İlişkilerin Geliştiği Ortam
Türkiye
“ Türkiye için bu dönem cumhuriyetin kurulmasına ve toplumsal düzenlemelere denk düşmektedir.1923-1929 yılları arasında “açık ekonomi koşullarında yeniden inşa” denenmiştir.Bunda olumlu bir sonuç sağlanamamasının nedeni Dünya Ekonomik bunalımının etkisi olmuştur.Bunanla birlikte 1930larda “korumacı -devletçi sanayileşmeye” geçilecektir.1929da başlayan korumacı politikayı,1932den başlayarak devletçilik politikası izlemiştir.” Bu yıllarda Türkiyenin SSCBnin yanı sıra İngiltere ve Almanyadan krediler almış ve dönemin sonlarında dış ticaretinin yarısını Almanyayla gerçekleştiriyor olması izlediği dış politikayı etkilemiştir”[12]“Türkiye MCye üye oluşunun ardından hem Avrupayla olan sorunlarını çözmüş hem de SSCByle olan ilişkilerini geliştirmiştir.”Dış politikaya bakıldığında 1920lerde Lozandan arta kalan sorunların çözümüne tanık olunmuştur.1930 yılı yaklaşan savaşa hazırlık girişimleriyle geçmiştir.”Türkiye yeni siyasal yapısını kurarken iki etkenden özellikle uzak durmuştur”.Bunlar Komünizm ve politarite olmuş islam dinidir.”Birincisinden uzak durma çabaları çerçevesinde gerçekleştirilen 1923 ve 1929 komünist tutuklamaları ,SSCBde olumsuz tepkilere yol açmıştır”[13].”Buna karşılık ,statükocu ”Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi ”Dış Türklerle ,bu arada SSCBdeki Türklerle de ilgilenmiyorum” anlamına geldiği için ilişkileri düzgün tutmuştur”[14].
SSCB
SSCBnin Avrupadaki bir devrimle bütünleşe umutları 1921den başlayarak yavaş yavaş yitirmiştir.Fakat SSCBnin tam olarak umudunu kestiği tarih ,Almanyada ayaklanmaların bastırıldığı tarih 1923 yılı olmuştur.Bu tarihten itiberen ,SSCBde Stalın, kendi yönetimini yavaş yavaş kurmaya başlamıştır.Stalin partiyi ele geçirip devleti kendi gizli haber alma örgütü yardımıyla yönetmeye başlamıştır.”Bunda Leninin 1922de geçirdiği rahatsızlıktan 1924teki ölümüne değin yönetimden fiilen uzaklaşmasının büyük etkisi olmuştur”[15].”Bu dönemde Stalin 1920-1928 yılları arasında parti içi muhalefeti tasfiye edip Orta Asyada Sovyet iktidarını kurmuştur”[16].”1923ten itibaren SSCBnin dış politikası tek elden yönetilmeye başlanmıştır”.”1930ların ortalarına kadar SSCBnin izlediği dış politika diğer devletler tarafından tanınma çabaları ve komşularla kurulan iyi ilişkilerle belirlenmiştir.1924de İtalya,Norveç,Avusturya,Yunanistan,İsveç,Danimarka gibi ülkeler birbiri ardınca SSCByi tanımışlardır.”24 Nisan 1926da Sovyet-Alman Antlaşması ,1928de Litvinov Protokolü imzalanmıştır”[17].”SSCB 1920lerin sonunda NEPten vazgeçmiştir.”1928-1932 1.Beş Yıllık Planla büyük atılımı gerçekleştirilmiştir.Bu dönemde büyük toprak sahibi ”kulaklar” sınıfı ortadan kaldırılmıştır.Makine istasyonlarının kurulmasıyla üretim sürecinde parti denetimi artırılmıştır.Bu planda SSCBde 1941e kadar sürecek olan ekonomik büyüme dönemi başlamıştır.Üretim biçimi değiştirilmiş köylülerin işçileşme süreci hız kazanmıştır.”1991deki yıkımda büyük rol oynayan bürokrasinin devlet içerisindeki yeri ve önemi bu dönemde artmaya başlamıştır”[18].”1938 Şubatında 17.parti kongresinde 2.Beş Yıllık Plan kabul edilmiştir.Türkiyenin MCye üye olmasının ardından SSCBde 16 Eylül 1934te MCye katılmıştır.MCye üyelik SSCB açısından önemliydi.”Üyelik SSBCnin 1917den 1934e nereden nereye geldiğinin bir göstergesidir.Bu dönemde Avrupadaki devletlerle ittifak görüşmeleri başlatılmıştır.Ama bu görüşmelerden sonuç alınamayınca Almanyayla saldırmazlık antlaşması imzalanarak zaman ve alan kazanılmaya çalışılmıştır”[19] .2.İş birliği(1923-1936)
A)1925 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması
“ Lozan sonrasında Türkiye ile SSCB ilişkilerinde ilk önemli gelişme 17 Aralık 1925te dışişleri bakanları Dr.Tevfik Rüştü Aras ve Çiçerin tarafından Pariste imzalanan “Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşmasıdır.Türkiye açısından böyle bir antlaşmanın imzalanmasının en önemli nedeni,Musul sorununun 16 Aralık 1925te aleyhine sonuçlanmış olmasıdır”[20]
Madde 2.Bağıtlı taraflardan herbiri ,ötekine karşı her türlü saldırıdan kaçınmağı yükümlenir.Bağıtlı taraflardan herbiri üçüncü bir ya da birkaç Devletçe öteki bağıtlı tarafa karşı yöneltilen hiçbir ittifaka ya da siyasal nitelikte hiçbir anlaşmaya ve ,bunun gibi üçüncü bir ya da birkaç Devletçe öteki Bağıtlı Tarafa karşı yöneltilen hiçbir düşmanca eyleme katılmamayı yükümlenir.
Madde 3.İşbu andlaşma onaylanır onaylanmaz yürürlüğe girecek ve yürürlülük süresi 3 yıl olacaktır.İleride,Bağıtlı Taraflardan herbiri sözügeçen sürenin bitiminden 6 ay önce Andlaşmaya son vermek isrediğini bildirmezse,Andlaşma kendiliğinden bir yıl süre ile uzatılmış sayılacaktır”[21].”Sonuç olarak ,1925 antlaşması her iki devletin de bu içerikte imzaladıkları ilk antlaşmadır.Bu antlaşma Ortadoğuda barışı sağlamıştır.1925 antlaşmasi ilerde tek tek 1919,1931 ve 1935teki uzatmaları .ek protokolleri ve 1945te artık uzatılmayacağının açıklanmasıyla,ikili ilişkilerin bu dönemine hukuksal ve siyasi boyutlarda temel oluşturacaktır.
1927 Ticaret Antlaşması
“1927 yılında Türk-Sovyet ilişkilerinde bir önemli nokta da ekonomik ilişkiler olmuştur.Bu dönemde iki devlet arasında siyasi ilişkiler zirve noktasındayken ,ticari ilişkiler aynı yönde gelişememiştir.Türkiye ve Sovyetler bu sorunu halletmek için 11 Mart 1927de Ankarada Ticaret ve Seyrisefarin Antlaşmasından kısa bir süre önce de ,8 Ocak 1927de yine bu iki devlet arasında Karsta Sular İtilafnamesi ve Serdarabat Barajının inşasına dair bir protokol imzalanmıştır”[22].”Buna göre taraflar ortak su kaynaklarını eşit olarak kullanmayı,su yollarında ticari faaliyetleri düzenlemeyi ve su kaynaklarında gerçekleştirilecek baraj vb.faaliyetleri diğer tarafa bildirmeyi ve işbirliği yapmayı kararlastırmışlardır”[23].”SSCBnin Türkiyede bulanan ticari temsilciliklerinin komünizm propagandası çalışmalarını yaptıkları görüş iki devlet arasında sorun yaratmıştır.”Sorunun asıl nedeni,SSCBde ticaretin devletin tekelinde olmasından kaynaklanmaktaydı.Bu sorunu çözmek için 11 Mart 1927de ”Ticaret ve Seyrisefain Anlaşmasının”imzalanmasıyla sonuca bağlanmıştır.Antlaşmayla⁚
1)SSCBnin Türkiyedeki ticari temsilciliklerinin statüsü düzenlendi. Ticari temsilciler,yardımcıları ve binalar diplomatik dokunulmazlık kazandılar.Hangi şehirlerde ticari temsilcilik açılacağı sayıldı⁚İstanbul,İzmir,Trabzon,Mersin ,Erzurum,Konya ve Eskişehir.
2)Taraflar üçüncü bir devlete gönderilecek malların gümrüğe tabi olmadan kendi ülkelerinden transit olarak geçmesini kabul ettiler.Böylece,Türkiye kaynaklı mallara Batumdan transit geçiş hakkı tanınmış oldu⁏
3)Türkiyenin SSCBye ihracatına yıllık değer sınırlaması getirilmiştir.
“Bu dönemde Dünya Ekonomik Buhranın da etkisiyle iki ülke arasında ticari ilişkiler olduğunda bile Türkiyenin dış ticaretinde SSCBnin yeri yüzde 6-7yi geçmemiştir”[24].
1929 Protokolü
“1925 antlaşmasının 1929 yılında imzalanan bir protokolle 2 yıl uzatılması ikili ilişkilerde önemli bir gelişme olmuştur.29 Nisan 1926da Ankarada yeni SSCB büyükelçiliğinin açılması ve ardından iki ülke sınırının kesin olarak belirlenmesine ilişkin bir protokol imzalanması olumlu bir gelişme olarak görülmüştür.Kasım 1926da Odesada buluşan dış işleri bakanları Tevfik Rüstü ve Çiçerin MCye üyelik ve dış politikalarla ilgili görüş alışverişinde bulunmuşlardır.Bunun ardından SSCBnin önerisi üzerine MC Silahsızlanma Konferansına Mart 1928de Türkiye davet edimiştir.Hem Türkiye hem de SSCB Briand-Kellogg ve Litvinov protokolünde ortak hareket etmişlerdir.Yukarda saydığım olumlu özellikler haricinde olumsuz özelliklere de değinmek gerekir.”Olumsuz gelişmeler şöyle sıralanabilir ⁚
“1)1928de Türkiye ile İtalya arasında Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşmasının imzalanması.
2)Yine 1928de Türkiyenin Osmanlıdan kalan borçların ödenmesi konusunda alacaklı Batılı devletlerle anlaşma sağlaması.
3)12 Ekim 1929da İngilterenin Akdaeniz donanmasının İstanbulu ziyareti ve fili komutanının Mustafa Kemal tarafından kabul edilmesi.
4)1929da Türkiyede komünistlerin toplu halde tutuklanması”[25]
Yukarıda anlatılan koşullar haricinde 1925te imzalanan antlaşmanın “Yürürlük Süresinin Uzatılmasına İlişkin Protokol” 17 Aralık 1929da imzalanmıştır.”Bu protokol 28 Temmuz 1930da yürürlüğe girmiştir.Protokol üç madde ve gizli tutulan bir ek protokolden oluşmaktaydı.”
Protokol aşağıdaki maddelerden oluşmaktadır⁚
“Madde 1.Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği arasında 17 Aralık 1925 günü Pariste yapılan Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması ,sona ermesi gününden başlayarak ,iki yıl süre ile uzatılmıştır.Bununla birlikte Bağıtlı Taraflardan biri Andlaşmaya son vermek istediğinde olduğunu iki yılın bitiminden 6 ay önce öteki tarafa bildirmezse,Andlaşma bir yıllık yeni bir dönem için kendiliğinden uzatılmış sayılacaktır.
Madde 2.Taraflardan herbiri kendisi ile öteki tarafın kara ya da denizden doğrudan doğruya komşusu olan başka Devletler arasında ,yayımlanmış bağıtlar dışında hiçbir yüklem bulunmadığını açıklar.Taraflardan herbiri öteki tarafa bildirmeksizin onun kara ya da denizden doğrudan doğruya komşusu olan devletlerle siyasal bağıtlar yapmayı amaçlayan görüşmalere girişmemeyi ve bu gibi anlaşmaları ancak söz konusu Tarafın onaması ile yapmayı yükümlenir”[26].”
İmzalanan gizli ek protokol ise aşağıdaki gibidir⁚
“Türkiye Cumhuriyetinin komşuları ⁚İran,Irak,Bulgaristan,Yunanistan,İtalya ,İngiltere İmparatorluğu,Suriye adına davranan makam⁏Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin komşuları⁚İran,Afganistan,Çin,Moğolistan,Japonya,Finlandiya,Estonya,Letonya,Litvanya,Polonya,Romanya ve İngiltere İmparatorluğu”[27].
“Sonuç olarak 1929 protokolü Türk-Sovyet ilişkilerinin 1930ların başında ne kadar yakın olduğunun bir göstergesidir”.
1930ların İlk Yarısında Türk-Sovyet İlişkileri
“ 1930lara gelindiğinde iki devlet arasındaki ilişkilerin işbirliğine dayandığı görülmektedir.”Türk – Sovyet ilişkileri incelenirken bir yandan 1929 protokolüyle Türkiyenin dış politika alanında SSCBye bağımlı duruma geldiği yorumları yapılırken , öte yandan da 1930larda (Özellikle 1932de Türkiyenin MCye girmesiyle)ilişkilerde dengenin varlığından sözedilebilmektedir”[28].”Türkiye ve SSCB açısından ”Denge” oldukça önemlidir.Çünkü Türkiye Batılı devletlerle olan sorunlarını çözmüştür.İkili ilişkilere bakacak olursak iki ülke de de ne ”denge” ne de ”bağımlılık” vardır.1930larda bu politika yerine karşılıklı işirliği söz konusu olmuştur.
Deniz Kuvvetlerinin Sınırlandırılması Protokolü
“Eylül 1930da Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü SSCByi ziyaret etmiştir.Gezi ortak bir bildiriyle sonuçlanmıştır.”Ardından ,17 Mart 1931de Ankarada Büyükelçi Surits ile Tevfik Rüştü arasında “Karadeniz ve Ona Bitişik Denizlerde Deniz Kuvvetlerinin Sınırlandırılmasına İlişkin Protokol” ile 1925 antlaşmasının beş yıllık süreyle uzatılmasına ilişkin protokol imzalandı”[29].” Deniz Kuvvetlerini düzenleyen protokol ,22 Temmuz 1931de yürürlüğe girmiştir.”1925 Antlaşmasını uzatma protokolüyse ,30 Ekim 1931de Litvinovun Türkiyeyi ziyareti sırasında onaylamıştır”[30].
Başvekil İsmet Paşanın Moskova Ziyareti
“25 Nisan-10 Mayıs 1932de Başvekil İsmet Paşa ,SSCByi kapsamlı bir ziyarette bulunmuştur.İkili görüşmelerde şu konular ele alınmıştır⁚
“a)Kültürel işbirliğinin başlaması.
b)Uluslararası alanda işbirliğinin sürdürülmesi
c)Farklı politik sistemlerin varlığının işbirliğine engel olmamaması,
ç)SSCBnin Türkiyeye kredi vermesi”.
“İsmet Paşanın 1932deki gezisi en az iki açıdan cok önemlidir.
- Türkiye MCye üye olma konusunda SSCByi ikna etmiştir.18 Temmuz 1932de SSCBye üye olmuştur.
- SSCBnin Türkiyeye vermeyi yükümlendiği krediler önemilidir.Türkiyenin Beş Yıllık Sanayi Kalkınma Planının hazırlanmasında Sovyetlerin rolü oldukça büyüktür.Protokol 21 Ocak 1934de imzalanmıştır.Bu kredi teknik ve 1934de Kayseri,1935de Nazilli dokuma fabrikaları açılmıştır.7 Kasım 1935de 1925 Antlaşmasının 10 yıllık bir süre için uzatılmasına ilişkin ir protokol hazırlanmıştır.Sonuç olarak 1930larda iki devletin de uyumlu bir işbirliği içerisinde olduğunu görmekteyiz.
“a)Boğazlardaki düzenleme ve bunun yorumlanışı konusunda⁚Ocak 1930da SSCB Baltık filosunun bir kısmını boğazlar yoluyla Karadenize aktardı.Bunun için oğazlar komisyonundan izin alınmadı.Romanya,komisyona başvurarak buna karşı çıktığı halde ,pratikte engel olamadı.
b)Uluslararası alanda ve MCde ⁏Şubat 1932de toplanan Cenevre Silahsızlanma konferansında Türkiye SSCByi destekledi,Temmuz 1933de imzalanan “saldırganın tanımlanması” anlaşmasına Türkiyede katıldı,Balkan Paktı da SSCB ile danışma halinde imzalandı.
c)Ekonomik alanda ⁚Yukarda da belirtildiği gibi ,SSCBnin Türkiyeye verdiği 8.000.000 dolarlık kredi Türkiyenin ekonomik kalkınmasında büyük rol oynadığı gibi ,Türkiyenin Batılı devletlerden de kredi bulmasının önünü açtı”[31].
Yol Ayrımı (1936-1939)
A.Montrö Konferansı
“ Hem Türkiye hem de SSCB dış politikada ortak bir tutum sergilemişlerdir.Sovyetler Almanyanın kendisine saldıracağı düşüncesiyle Türkiyeyle yakınlaşmaya başlamıştır”[32]. Türkiye ve Sovyetler birliği dış politikada ortak hareket etmişlerdir.Bu dönemde Alman tehdidi Rusyayı,İtalya tehdidi ise Türkiyeyi birbirine yakınlaştırmıştır.”Sonuç olarak Montrö boğazlar Sözleşmesi 22 Temmuz 1936da imzalanmıştır”[33].
B.Savaş Hazırlığı
Türkiyenin Hazırlığı
“Türkiye 1930larda çıkacak olası bir savaş için hazırlık yapmıştır⁚
a.İlk girişim Montröde Boğazlar Sözleşmesinin yeniden düzenlenmesi oldu.Türkiye bu yolla yumuşak karnını sorun olmaktan çıkardı.
b.1937de korsan denizaltılarının Akdenizde ticaret gemilerini batırmaları sorun yaratmıştır.17 ve 19 Ağustos tarihlerinde Çanakkale açıklarında iki Cumhuriyetçi İspanyol gemisi batırılmıştır.u gemilerin Türkiyenin batırılması haberi çıkınca ilişkiler gerginleşmiştir.”Akdenizde güvenliğin sağlanması amacıyla 10 Eylül 1937de İsviçrenin Nynon kentinde bir konferans toplandı.Toplantaya İngiltere,Fransa.Türkiye,SSCB,Romanya,Bulgaristan,Yunanistan.Yugoslavya ve Mısır katıldılar”[34].”Toplantı Akdenizde güvenlik önlemlerinin artrılması kararıyla sona erdi”[35].
c.Çeşitli ittfak görüşmeleri yoluyla güvenliğini garantiye almaya çabalamıştır.Bu girişimlerin bazıları sonuç verdi ,bazılarıysa başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
ç.1939da Hatay Sorununun çözümüyle,Lozandan kalan başka bir mesele daha halledilmiştir.
SSCBnin Hazırlığı
“1931de Japonyanın Mançuryayı işgalinin ardından 1930ların ikinci yarısında SSCB kendisini hem doğrudan hem de batıdan tehdit altında duyumsadı ve bu doğrultuda önlemler aldı,
a)1934de MCye girdi.
b)1936da Montröde ve sonrasında ikili görüşmelerle Boğazların güvebliğini kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek için girişimlerde bulunmuştur.
c)Sovyetlerin İzmir ve Kars konsolosluklarıyla,Türkiyenin Odesa,Bakü,Erivan ve Leninakan konsoloslukları kapatılmıştır.SSCBnin İstanbul ,Türkiyenin Batum konsoloslukları görevlerini sürdürmüşlerdir.
ç)SSCBnin dış politikasında başka bir değişiklik ise , 3 Mayıs 1939da dışişleri bakanlığına Yahudi kökenli Litvinovun yerine Molotovun getirilmesi olmuştur.
d)23 Ağustos 1939da Almanyayla Saldırmazlık Paktı imzalanmıştır.
Saracoğlu Misyonu
“ 15 Nisan 1939da Türkiye ile SSCB arasında başlayan ortak yardımlaşma paktı girişimleri 16 Ekimde başarısızlıkla sonuçlanmıştır.”Moskova ile Ankara arasında 1919da koşulların dayatmasıyla başlayan emperyalist Batıya karşı kader birliği ,1923ten sonra işbirliğine dönüştü.1936dan sonra ikili ilişkiler savaşın başlamasıyla kötü bir gidişata gitmiştir.SSCB Montrö konferansı sırasında 1936da iki devlet arasında ayrı bir düzenleme önerisi sunmuştur.”İleride ele alınabileceği gibi ,1945teki istekler savaştan zaferle çıkan SSCBnin ,yeni bir uluslararsı ortamda ,üstelik savaş döneminde İngiltere ve ABDyle birlikte Yalta Konferansımda aldıkları bir ortak karar sonucunda ,ama 1936 ve 1939da dile getirilen isteklerin yinelenmesi biçiminde değerlendirilebilir”[36].
KAYNAKLAR
Oran,Baskın.Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular,Belgeler,Yorumlar.İstanbul⁚İletişim Yayınları,Cit.1,15.Basım,2009.
Şen,Cenk.”Stalin Döneminde Türk-Sovyet İlişkileri.Yüksek Lisans Tezi,Süleyman Demirel Üniversitesi,2006.
Benhür,Çağatay.”Stalin Dönemi Türk-Rus İlişkileri (1914-1953)”.Doktora TeziSelçuk Üniversitesi,2008.
Yılmaz,Sami.”İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türkiyede Sovyetler Birliği ve Komünizm Algısının Toplum ve Kurumların Biçimlenişindeki Etkisi”.Yüksek Lisans Tezi,İstanbul Üniversitesi,2010.
[1] Cenk Şen,”Stalin Döneminde Türk-Sovyet İlişkileri(Yüksek Lisans Tezi,Süleyman Demirel Üniversitesi,2006),s.54.
[2] Şen,A.g.t.,s.54.
[3]Şen,a.g.t.,s.55.
[4] A.g.t.s.55.
[5] A.g.t.s.55.
[6] Sami Yılmaz,”İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türkiyede Sovyetler Birliği ve Komünizm Algısının Toplum ve Kurumların Biçimlenişindeki Etkisi “,(Yüksek Lisans Tezi,İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2010),s.20.
[7] Sami Yılmaz,”İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türkiyede Sovyetler Birliği ve Komünizm Algısının Toplum ve Kurumların Biçimlenişindeki Etkisi”,s.20.
[8] A.gt.,s.20.
[9] A.g.t.,s.21.
[10] A.g.t.,s.21.
[11] a.g.t.,s.21.
[12] Baskın Oran,”Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular,Belgeler ,Yorumlar”,İstanbul,İletişim Yayınları,Cilt ⁚1,15.Basım,2009,s.314.
[13] Oran,a.g.e.,s.314.
[14] a.g.e.s.314.
[15] a.g.e.s.314.
[16] a.g.e.s.314.
[17] a.g.e.,s.314.
[18] a.g.e.,s.315.
[19] a.g.e.,s.315.
[20] a.g.e.,s.315.
[21] a.g.e.,s.316.
[22] Çağatay Benhür,”Stalin Dönemi Türk-Rus İlişkileri (1924-1953)”,(Doktora Tezi.Selçuk Üniversitesi,2008),s.136-137.
[23] Benhür,a.g.t.,s.137.
[24] a.g.t.,s.317.
[25] a.g.e.,s.317-318.
[26] a.g.e.,s.317.
[27] a.g.e.,s.318.
[28] a.g.e.,s.318-319.
[29] a.g.e.,s.319.
[30] a.g.e.,s.319.
[31] a.g.e.,s.320.
[32] Şen,s.87.
[33] Oran,s.321-322.
[34] a.g.e.,s.322.
[35] a.g.e.,s.322.
[36] a.g.e.,s.324.