Visits: 2
Yıkılası dağlar gördüm ömrümün sonbaharında
Sen, o dağlarda açan bir çiçektin Züleyhâ,
Aldırma yağan yağmura, esip gürleyen rüzgara,
Sen hep güzel kokansın Züleyhâ,
Zincirini kırdım, arş-ı hapseden kör zindanların,
Her esire on bin dirhem verdim,
En zengini ben oldum Yemen’in Hicaz’ın .
Sen gelince Züleyhâ sokak sokak dilenir oldum.
Su içtiğim her kuyunun başında mahzûn bir Yusuf oldum,
Adını unutur oldum fethettiğim her bir şehrin,
Bilirim en çok Mısır’a yakışırdı senin gül rengin,
Kara kapılar ardında gizlenen bir haberdi bu,
Her harfi bülbül kokan bir mektubun âhıdır bu,
Gözlerine gömlek süren Yâkub’un âşkla dökülen kanıdır bu,
Şu dağlara, yaralı ceylânlara, âhu zâr
Eden ağaclara iyi bak Züleyhâ,
Hepsi senin adınla başlar uyandığı cümle sabaha,
Gözlerini göğe dikip de bakarsan uzun uzun,
İşte o ân dökülürse ârş- ı âladan on bin yıldız,
Bilesin ki Züleyhâ o visâle çok yakınız,
Seksen bin âlemde yüzlerce kuyuya düştüm de,
En güzel kuyunun sen olduğunu bilemedim Züleyhâ,
Yusuf’un rüyalarına uyanırsan,
Gecenin bir vâktinde,
Gömleği arkadan yırtmak gafilliğine
Kapılma Züleyhâ,
Sen ki zindânları gülistan edene tâlipsin,
Semâvatı yerle yeksân edene tâlipsin,
Sen ki gözleri güzel, misk kokulu
Yusuf’a tâlipsin Züleyhâ,
Çıkar üstündeki benlik hırkasını,
Yalnız öz ruhunla çık karşısına,
Nedimeler ellerini doğrarken
Kendi nefsinden bıçaklarla,
Sen hâklı çıkmanın sevincini yaşayadurdun, hırsla gururla…
Hele bir anlatıver Züleyhâ,
O, nasıl bir Yusuftur ki sen kendini kaybettin onun âşkıyla…
FATMA RABİA MUSLU