Visits: 1
Hüzün çiçeği ekerim hayatın sayfalarına. Umranlarda gözüm yoktur. Çile, gam, ızdırap ekmeğim aşım olmuş. Dünyanın nergis bakışlarından yorgunluğu öğrendim. Yalancı şafaklarda beliren her yiğidi Selahaddin sandım. Ve…aldanış… bıçak gibi kesti ümitlerimi.
Şiirlerim hüzün kokar benim. O yüzden “Melâli anlamayan nesle âşinâ değilim.” Asırlardır hülyalı şafaklara dilbeste olmuş beklerken hicranlar içinde; dîde giryan, gönlüm yerle yeksan oldu. Toprağıma Hâbil’den damla damla kan düştü. Bir peygamber bûsesi beklerken ruhum, secdede kan tuttu dileklerimi. Ve bir ses geldi verâların verâsından: Benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. İşte bundandır aşkın gözyaşları. İşten bundandır hüznümün kan seylapları. Âsûde baharlar beklerken heyula sardı bütün benliğimi. Nice yortularda Mesih soluklu diğergam ruhlu akıncı arayıp durdum.
İşte hep hüzün yumakları ruhumu sararken ” Ben sana o dünyada gülmeyi haram kıldım, benden başka kimsenin kapısının tokmağına dokunma; sadece benim huzurumda râm ol istedim, dedi YARADAN. O yüzden ben de her yaradan bir ilmek dokudum aşka dair. Gülmek ötelere kaldı. Dem tutan bülbüllerin bağları bozuldu. Gülistandaki güllerin yerini ayrık otları aldı. Ve bu asırda bana âh u zâr pençesinde hüznü yudumlamak düştü.
Şimdi her ne yana baksam mağduriyet, mazlumiyet ve kanlı gözyaşı…Gönül burcum iki büklüm aşk secdesinde… yalvarıyorum. Beni diyorum sadece beni… Bir ben hüzne müptelâ olayım kurtulsun mazlumlar. Bir ben ağlayayım kurtulsun gemi. Bir ben çağlayayım kurtulsun dünya… Hüznümü kabul et Ey Adli İlâhî ! Esâretim hürriyetim olsun…
HALİD ALTUNDAĞ