Hikaye Osman Karakaya

Kader

Visits: 3

Bugün hem özgürlüğümün hem de hayatta en sevdiğim insanı görmenin ilk günü. Gün ışığına hiç bu kadar çok maruz kalmamıştım gözlerim bazen acıyor aydınlıktan. Ne kadar heyecanlı, sevinçli isem bir o kadar da tedirgindim. Bu ilk buluşmamız olacak. Koca yedi yıldan sonra ilk defa onu karşımda göreceğim. Evin ön kaldırımında değil karşı kaldırımında bekleyecektim. Annesi ile anlaşmamız böyle. Eve yaklaşmamı istememişlerdi. Bir saat en yakındaki çocuk parkında eve 10 dakika uzaklıkta. Konuşup tekrar aynı yere bırakacaktım. Elim mahkumdu yapacak bir şeyim yok. Bilmiyorum belki de onlarda kendi açısından haklı idiler.
Nihayet kapı açıldı. Kapının önünde belirdiler. Annesi eli ile beni tarif ederek gitmesini söylüyordu ama pek istekli gibi görünmüyordu. Aman Allah’ım hayalimden bile daha güzel iki yanda örülmüş uzun saçlar hafif tombul yanaklar dizlerine kadar inen renkli eteği. İstemeyerek bana doğru gelişini izledim aman yarabbi bu şimdi benim kızım mıydı?
Sessizce yanıma geldi sadece gözlerini bir defa bana sanki kızmış bir insan gibi baktı ve yolda parka doğru yürümeye başladı. Ne yapacağımı o anda ne söyleyeceğimi bilemedim. Benim yıllardır cezaevinde iken beklediğim ilk karşılaşma bu değildi veya böyle olmamalıydı. Elini tutmaya çalıştım elini hemen yumruk yaptı mecburen bileğinden tutmak zorunda kaldım. Önümdeki yola doğru bakıyordum ama fark ettirmeden arada bir kızıma bakıyordum. O da güya fark ettirmiyordu ama onunda arada bir bana baktığının beni incelediğinin farkındaydım.
Oldukça büyük çocukların bol olduğu cıvıl cıvıl bir parktı. Parkın ortasına bankların yanına gelmiştik. Buraya oturalım mı diye sordum. Siz bilirsiniz dedi. İlk defa sesini duydum. Bir ses bu kadar mı tatlı olur tahmin ediyorum her baba için öyledir. Nereden başlamalıydım nasıl anlatmalıydım. Kafamda bin bir türlü sorular bir türlü konuşmaya nereden başlayacağım bir yol bulamıyordum. Bu çocuğa neden 7 yıldır babasız büyüdüğünü nasıl anlatacaktım.
Oturduğu banktan ayaklarını sallarken birden bana döndü, biliyorum dedi. Neyi dedim. Annem bana hamileyken hapse girmişsin ve on beş yıl ceza almışsın haksız yere ve dün tahliye olduğunu. Beni büyük bir yükten kurtarmıştı içimden derin bir ohh çektim. Kim söyledi dedim bildiğim halde çünkü konuşacak kelime bulamıyordum. Annem dedi başını yere eğerek ben sormasam senden hiç söz etmeyecek dedi. Son iki yıldır neredeyse senden hiç söz etmedi yani üvey babamla evlendiği zamandan beri. Ama önceleri bazen mektup yazdığından bana bazı hediyeler gönderdiğinden bahsederdi. Belki sen üzülme diye benden bahsetmemiştir dedim. Hayır ondan değil ikinci babam yani üvey babam konuşulmasını istemiyormuş bazen ben yemekte unutarak ağzımdan sizin ile ilgili bir şeyler soruyorum hemen kızıp kalkıyor. Yaklaşık on dakikadır kızım ile konuşuyordum ama sanki iki yabancı gibi daha baba bile dememişti bana. Onu suçlamıyorum çünkü onun ne suçu var ki hatta belki içimizde en çok yara alan en çok zorlanan oydu. Ama benim ne günahım var ki suçsuz yere tam yedi yıl dile kolay yedi yılımı zindanlarda geçirdim. Hem de ben hariç kimse suçsuz olduğuma inanmadığı bir halde böyle olunca insan iki defa yıkılıyor. Yedi yıl adaletin tecelli etmesini bekledim, nihayet tecelli etti bu benim yedi yılıma işimden atılmama, karımdan boşanmama hepsinden daha zoru hiç görmediğim yavrumun yedi yıllık zindanına neden oldu. Evet hukuk da haklıydı çünkü deliller öyle bir ayarlanmış ki tüm oklar suçun benim işlediğim sonucunu ortaya çıkarıyordu. Kendi ailem karım bile ikna olmuştu buna ki daha mahkumiyetimin 6 ayında benden boşanmaya karar verdi üstelik çocuğuma hamile olduğu halde o bile adaletten önce davrandı suçlu olduğuma inandı. Onu da suçlamıyorum adaleti de kendi akrabalarımı da arkadaşlarımı da ama kimi suçlamam gerekiyor onu da bilmiyorum.
Kızım ile buluşma saatimiz dolmuştu, annesi kesin bir şekilde süre biter bitmez getirmemi söylemiş ve yine eve yaklaşmama konusunda uyarmıştı. Süremiz doldu kızım gidelim dedim bu sefer ellerini kendi uzattı o minik elleri sanki hiç bırakmayacak şekilde tutuyordum onunda çok sıkı bir şekilde tuttuğunu hissedebiliyordum. Baba artık her zaman gel olur mu, eğer annen uygun görürse tabii ki gelirim. Baba gönderdiğin hediyelerin birinde bir örgülü kız bebek vardı ama gözlerini neden boyamadın çünkü senin göz rengini bilmiyordum annene de sormaya çekindin kendin boyarsın diye düşünmüştüm. Biliyor musun baba bende anneme aynı şeyi söylemiştim babam benim göz rengimi biliyor mu diye sordum bilmiyor diye söyleyince aynen senin dediğin gibi aklıma geldi. Biliyor musun ben her gün onun ile uyuyorum. İlk yanıma gelen çekingen kız gitmiş şimdi yüzünde güller açan ellerini ayaklarını sağa sola sevinç ile sallayan neşeli bir çocuk gelmişti. Çocuklara gülmek ne kadar yakışıyormuş şimdi dana iyi anladım.
Kızgın suratı ile bana bakarak neden dedi birden içimden bir şeylerin koptuğunu sanki kalbimin ikiye bölündüğünü hissettim. Yedi yıl beni neden babasız bıraktın hiçbir doğum günümde neden olmadın bir gün olsun beni neden okula bırakmadın okuldan almadın neden bir gün olsun ben yatmadan ben alnımdan öpmedin neden? Ellerimin titrediğini gözlerimin buğulandığını hissede biliyordum en sonunda gelmişti can alıcı soru ne demeliydim. Yedi yaşındaki bir yüreğe bunları nasıl açıklamalıydım. İstemsizce gözlerime yaşlar dolmuştu. Fark ettirmeden kollarıma gözlerimi sildim. Bir şeyler söylemek istiyordum ama bir türlü boğazımdan kelimeler çıkmıyordu. Sonra o minik ayaklarını sallamayı bıraktı. Banktan indi karşıma dikildi. Üzülme, senin de suçun olmadığını biliyorum ama yedi yılın hesabını, birikmiş nefretini kızgınlığını ben kime soracağım, ve baba diyerek boynuma sarıldı. Artık göz yaşlarım istemsizce atıyordu ve ben onları tutamıyordum. Affet kızım ne olur beni affet eğer izin verirsen bundan sonra ki hayatında hep yanında olacağım ama geçmiş günler için beni affet hatalı olmasam da bir babanın bunu yapmaya hakkı yok .
Yolda yürürken aklımı o soru sürekli kurcalıyordu. Eğer kimsede hata yoksa o zaman bu benim yaşadıklarım ne idi. Uzun süre düşündükten sonra aklıma tek bir cevap geldi. Eğer bir hatada kimsenin suçu yoksa buna “kader” denirdi.

OSMAN KARAKAYA

Fehva-ı Cedid