Hikaye İnci Parlak

Çoban Kayası

Visits: 17

Malatya’nın bir köyünde yaşayan Celal ile Cemile arasında ilk görüşte başlayan aşkın aileler arasındaki kan davası yüzünde acı şekilde son bulan hikayesidir Çoban Kayası.
Celal ile Cemile arasındaki sevdayı öğrenen aileler karşı çıkarlar. Cemile’nin babası ve ağabeyleri bir gün pusu kurup Celal’i iyice döverler ve Cemile’den uzak durmasını söyler tehdit ederler. Sevdalı gençler çaresizlik içinde bir yol bulmaya çalışırken başka bir köyün Beyi Cemile’yi istemeye gelir ve söz kesilir. O gecenin sabahına buluşan Cemile ve Celal çok üzgün ve çaresizdir. Cemile ;
—Celal’im ben sensiz yaşayamam başkasının karısı olamam kaçır beni buralardan.
—Cemile’m sanki ben sensiz yaşar mıyım, aldığım nefes yeter mi kar yolları kapatmış nasıl kaçarız ? Bizi çok çabuk bulurlar zalim baban ikimizi de öldürür. Sadece bir yol var ama o da imkansız.
—İmkansız da olsa deneyelim söyle ne olur nedir o yol ?
—Çoban kayası, şimdi oradan kuş bile uçmaz her yer buzdur kurtlar bile geçmez oradan. Tek yol orası geçebilsek bizi bulamazlar kurtuluruz ama çok zor dedim ya imkansız.
—Burada kalsak daha mı iyi çoban kayasından geçelim sevdiğim.
—Şafak sökmeden yola çıkmamız gerek.
—Yeter ki buradan kaçalım istediğin saatte dediğin yerde hazır olurum Celal.
—Tamam Cemile’m bu gece şafaktan önce seni Veli dayının tarlasının orada bekleyeceğim. Oradan vururuz çoban kayasına.
İki aşık kavilleşip ayrılırlar, ertesi gün buluşup çoban kayasına doğru hızla ilerlemeye başlarlar. Dondurucu soğuğa rağmen gün ağarmadan gözden kaybolmak için hızla ilerlerler. Onların kaçtığını fark eden aileler hemen toplanır. Cemile’nin babası sağa sola bağırır ailenin eli silahlı bütün erkeklerini toplar.
—Tez bulun izlerini, yerin altına da girseler iş işten geçmeden kızımı o itin elinde almamız gerek lan çabuk olun atlara binin düşelim peşlerine ne duruyorsunuz.
—Bekir emmi Bekir emmi! Çoban kayasına doğru giderken görmüşler, bunlar çıldırmış donarlar geçemezler.
—Ne diyor bu aman Allah’ım bu havada orada hiç bir canlı yaşayamaz, eğer gerçekten oraya gidiyorlarsa Cemile’mi kaybettik demektir. Çabuk olun donmadan kurtaralım kızımı.
Celal’in annesi ve babası da korkulu anlar yaşar. Bekir ağa onları bulursa Celal’in canına kıyacak diye ağlamaya başlar anası. Babası yanına bir kaç adam alır ve o da peşlerine düşer. Köy seferber olmuş onları ararken Celal ile Cemile buz tabakasıyla örtülü çoban kayasında zorlukla ilerlemektedir.
—Celal üşüyorum çok üşüyorum ellerim ayaklarım uyuştu, dizlerime bitkinlik geldi yürüyemiyorum ne olur biraz dinlenelim.
—Dayan Cemile’m ne olur dayan, beş on adım daha attık mı tepedeyiz ondan sonra ver elini Malatya oradan İstanbul daha da bulamazlar bizi dayan Cemile’m.
—Ne olur dur Celal gözlerimi açamıyorum sanki uykum geliyor ne olur azıcık duralım.
—Uyursan donarsın Cemile’m duramayız gel sırtıma ben taşırım seni. Aha bak şu kaya var ya çoban kayası bu kayaya avcılar bile gelememiş biz geldik işte, aha şurada kayanın dibinde biraz dinleniriz dayan Cemile’m.
Celal sırtında sevdiğinin can verdiğinden habersiz anlatmaya devam ederek çoban kayasının dibine kadar gelir Cemile’yi sırtından indirir. Acı gerçeği gördüğünde çıldırmış gibi feryat edip Cemile’ye sarılır. Çok zaman geçmeden Celal’de donarak can verir.
—Bekir emmi Bekir emmi tez bu tarafa gelin.
—Ne var lan yoksa buldunuz mu?
—He valla bulduk aha onlar.
—Ne diyon şu kayanın dibindekileri mi diyosun, gözün kör mü onlar sadece taş yığını.
—Bekir emmi kör olan sensin, senin taş yığını sandığın Celal ve Cemile’nin donmuş cesetleri inanmazsan yaklaş bak.
—Allah’ım olamaz kızım yavrum sen bu Celal’i bu kadar mı seviyordun, donarak ölecek kadar mı seviyordun Cemile’m ! Bu kan davasının gözü kör olsun işte iki kurban daha aldı kör olsun!
Bu kahredici manzaranın üstüne Celal’in babası da gelir.
—Celal oğlum, aslanım, yiğidim buz parçası mı oldun ya…

İNCİ PARLAK

Fehva-ı Cedid