Visits: 8
Yozgat’ta iki komşunun, çocuklarını beşik kertmesi yapması ile başlayıp vereme yakalanan ,kimsesiz kalan gencin hastane önünde gördüğü incir ağacından aldığı ilham ile yazdığı türkünün hikayesi “Hastane Önünde İncir Ağacı”.
Beşik kertmesi yapılan gençler aradan yıllar geçmiş, büyümüş evlilik çağına gelmiş. Oğlan, düğün yapamadan önce askere gitmiş. Fakat genç, askerde o dönem ince hastalık olarak bilenen şuan ki adı ile verem olarak geçen hastalığa yakalanmış.Askeriyeden hava değişimi izni alıp Yozgat’a ailesinin yanına gelmiş. Bu sırada kızın ailesi gencin ince (verem) hastalığına yakalandığını öğrenmiş. O dönemde veremin tedavisi yokmuş, bulaşıcı bir hastalık olduğu biliniyormuş. Kızın ailesi hastalığı duyunca askerden gelen gence ne hoşgeldin için ne de geçmiş olsun için ziyarete gitmemişler. Kendileri gitmedikleri gibi kızlarını da göndermemişler. Fidan gibi olan genç gün geçtikçe mum gibi erimeye başlamış. Hastalığa yakalanan oğullarının yaşanan bu olay etkisi ile iyice solduğunu gören anne baba perişan olmuşlar.Aile zaten yoksul oldukları için oğullarını düzgün bakamadıkları gibi tedavisi içinde birşey yapamaz olmuş. Oğlanın ailesi belki beşik kertmesi bir umut olur diyerek kız ailesinin kapısını çalmış yalvarmışlar yakarmışlar araya hatırı sayılır insanlar sokmuşlar. Zavallı baba kızın ailesine “Ne olur oğlumuz sözlüsünü uzaktan da olsa bir kez görsün. Belki morali düzelir de hastalığı da iyileşir” diye günlerce dil dökmüşler. Kız tarafı Nuh demiş peygamber dememiş.Kız tarafı “oğlan tedavi olsun, iyileşsin ondan sonra kızımızı, oğlunuzla görüştürürüz” demiş.
Genç İstanbul’a, rapor aldığı hastaneye tedavi olmak için yola çıkmış. Uzun süre hastane de yatmış. Yoksul olduğu için ne anası ne de babası oğlunu ziyarete gelebilmiş.Hastalığı da gün geçtikçe hasret ve özlemle dolunca ağırlaşmaya başlamış.Oğlanın gözünde, gönlünde anası, babası, hele nazlı sözlüsü tüter olmuş. Günlerce, hastanenin balkonuna çıkıp etrafı seyredermiş bir umutla beklermiş sevdiklerinin yolunu ama ne gelen varmış ne giden. Yine bir gün etrafı seyrederken, aklına yar düşmüş. Bir ara gözü hastanenin bahçesindeki incir ağaçlarına ilişmiş. Almış bir kağıt kalem o halsiz titreyen elleriyle, zor bela bir şiir yazmış. O günden sonra bir ay bile geçmemiş hastanede vefat etmiş. Bu haber Yozgat’taki ailesine ulaşmış. Gencin ailesi çocuklarının cenazesini fakirlikten dolayı Yozgat’a getirememiş. Cenazeyi toprağa vermek için İstanbul’a gelmişler. Oğlanın annesi babası hastaneden eşyalarını toplarken gözlerine birşey ilişmiş şapkanın içine saklanmış kağıtta bir şeyler yazıyormuş. Aile kağıdı açıp okumaya başlamış. Anne babası dizlerine vura vura yürekleri yana yana okumuşlar. Bu şiir sadece anne babasını değil Anadolu’ da herkesin yüreğini ateş düşürmüş.
Hastane Önünde İncir Ağacı
Hastane önünde incir ağacı
Annem ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı
Annem ilacı
Doktor bulamadı bana ilacı
Annem ilacı
Baştabip geliyor zehirden acı
Annem oy acı
Garip kaldım yüreğime dert oldu
Annem dert oldu
Ellerin vatanı bana yurt oldu
Annem yurt oldu
Mezarımı kazın bayıra, düze
Annem oy düze
Yönünü çevirin sıladan yüze
Annem oy yüze
Yönünü çevirin sıladan yüze
Annem oy yüze
Benden selam edin sevdiğinize
Sevdiğinize
Başına koysun karalar bağlasın
Annem bağlasın
Gurbet elde kaldım diye ağlasın
Annem ağlasın…
MERVE SÜMEYYE KOŞAK